Yargıtay 2 HD.
E. 2020/2125 K. 2020/3438
T. 29.6.2020
“Aile Mahkemesi”
DAVA TÜRÜ: Karşılıklı Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından kusur belirlemesi yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı-karşı davalı erkek, 04.09.2014 tarihinde Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesine dayalı boşanma davası açmış, davalı -karşı davacı kadın ise 21.10.2014 tarihinde Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesine dayalı karşı boşanma davası açmıştır. Yargılama devam ederken davacı -karşı davalı erkek 01.12.2014 tarihinde vefat etmiştir. Davacı -karşı davalı erkek mirasçılarından … tarafından, Türk Medeni Kanununun 181/2. maddesi gereğince kusur belirlemesi yönünden davaya devam edilmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın ve karşı davanın kabulüne ancak evlilik ölümle son bulduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar davalı -karşı davacı kadın tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin 28.02.2019 tarih, 2019/927 esas – 2019/1900 karar sayılı bozma ilamı ile, mahkemenin gerekçeli kararının hüküm kısmında hem boşanma davalarının kabulüne hem de evlilik birliği ölümle son bulduğundan bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilerek hükmün kendi içerisinde çelişkili hale getirildiği belirtilerek, evlilik birliği ölümle sona erdiğinden, boşanma davaları hakkında konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmek ve ölenin mirasçıları tarafından kusur belirlemesi yönünden davaya devam edildiğinden bu konuda da bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 12/09/2019 tarihli karar ile evlilik birliği ölümle sona erdiğinden boşanma talebi konusunda karar verilmesine yer olmadığına, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda her iki tarafın da eşit kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında daha önce görülen ve davacı-karşı davalı müteveffa erkeğin Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesine dayalı olarak açmış olduğu eldeki boşanma davasına dayanak teşkil eden boşanma davası Bakırköy 7.Aile Mahkemesinin 2007/190 esas – 2008/ 184 karar sayılı, erkek tarafından açılan Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesinde düzenlenen terk hukuki nedenine dayalı boşanma davası olup, kadın tarafından açılan Türk Medeni Kanunu’nun 197. maddesine dayalı tedbir nafakası davası ile birleştirilmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda terk ihtarının usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle erkeğin terke dayalı boşanma davasının reddine, kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu gerekçesiyle birleşen tedbir nafakası davasının ise kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm temyiz incelemesinden geçerek 15.09.2009 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı-karşı davalı müteveffa erkeğin dayanak boşanma dosyasında davalı-karşı davacı kadına 20/12/2005 tarihinde gönderdiği eve dön ihtarı ile kadının ortak konuta dönmesini istediği anlaşılmaktadır. Bu durum, eşin ihtar talep tarihinden önceki kusurlu davranışlarının affedilip, en azından hoşgörüyle karşılandığına ve bu nedenle yeniden birlikte yaşama isteğine ilişkin bir irade açıklaması niteliğindedir. Affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylar ise boşanma sebebi olamaz. Davacı-karşı davalı müteveffa erkeğin, bu şekilde eşinin ihtardan önceki kusurlarını affettiği, ihtar tarihinden sonrası için de tarafların bir araya gelmedikleri gibi davalı-karşı davacı kadından kaynaklanan boşanmaya sebep olabilecek nitelikte yeni bir olayın varlığının da kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle iken sağ kalan eşin (davalı-karşı davacı kadının) boşanmaya sebebiyet verecek kusurunun bulunmadığının tespitine karar verilecek yerde yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir.