Yargıtay 12. CD.,
E. 2016/2636 K. 2016/12718
T. 16.11.2016
“Asliye Ceza Mahkemesi”
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince beraat
Taksirle öldürme suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılanlar vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Olay tarihinde, 8 yaşında olan ölenin, sol kasıkta ağrı şikayeti ile sanığın genel cerrahi uzmanı olarak çalıştığı … Devlet Hastanesi’ne ailesi tarafından getirildiği, sanık doktor tarafından yapılan muayene sonucunda ölene inguinal herni tanısı konularak sanık doktor tarafından 04.03.2009 tarihinde ameliyat edildiği, ölenin ameliyattan 15 dakika sonra kusmaya başladığı, bu durumun aralıklarla saat 12.00 ‘a kadar devam ettiği, durumdan haberdar edilen hemşirenin, kusma halinin normal olduğunu söylediği, saat 14.30 sıralarında ölenin kusmuğunun renk ve yapı değiştirmesi üzerine hemşire tarafından anestezi doktorunun durumdan haberdar edildiği ve anestezi uzmanının önerisi üzerine ölene emadur fitil uygulandığı ancak kusmaların devam etmesi üzerine kusma önleyici ilaç tedavisine başlandığı, saat 22.30 sıralarında ölenin kusmalarının azaldığı ancak kasılmaların başladığı, ölenin gece saat 02.00 sıralarında durumunun ağırlaşması üzerine anestezi uzmanı ve nöbetçi doktorun sabah saat 06.00’a kadar ölene müdahale ettikleri, saat 07.00’da Kocaeli Devlet Hastanesi’ne sevkinin yapıldığı, sevk edildiği hastaneye entübe, şuur kapalı kabul edilen ölenin 10.03.2009 tarihinde ameliyat sonrası gelişen aşırı kusmaya bağlı elektrolit dengesizliği ve gelişen komplikasyonlar (akciger ödemi, beyin ödemi) sonucu öldüğü olayda; Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu’nun 05.10.2011 tarihli raporunda ” Tıbbi belgelere göre Op.Dr. …’in koyduğu tanı ve yaptığı ameliyat tıp kurallarına uygun olduğu ancak postoperatif dönemde hastanın vizitini yapmamasının eksiklik olduğu”nun belirtilmesi ile yine Dairemizin 07.07.2014 tarih, 2013/21844 esas, 2014/16693 karar sayılı bozma ilamı sonrası alınan Adli Tıp Genel Kurulu’nun 27.08.2015 tarihli raporunda belirtildiği üzere ” …. küçüğün ölümünün ameliyat sonrası gelişen aşırı kusmaya bağlı elektrolit dengesizliği ve gelişen komplikasyonlardan (akciğer ödemi, beyin ödemi) meydana gelmiş olduğu, Op.Dr. … tarafından hastanın yatışı yapılarak ameliyat öncesi ameliyata hazırlanması, yapılan tetkikler ile tıbbi belgelere göre ameliyat kararı verilmesi ve yapılan ameliyatın tıbben uygun olduğu, ancak Op.Dr. …’in ameliyat sonrası serviste kontrol muayenesini yapmamasının bir eksiklik olduğu, ancak hastanın şikayetlerinin gece başladığı, Op.Dr….’in nöbetçi olmadığı, gece boyunca aranmadığı için klinik durumundaki kötüleşmeden haberi olmadığı, hekimin hastanın sevk edildiğini ertesi sabah öğrendiği birlikte değerlendirildiğinde; kişinin ölümü nedeniyle Op. Dr. …’e kusur atfedilemeyeceği, bu eksik eylem ile ölüm arasında illiyet bağı bulunmadığı, kişinin ameliyat sonrası takip, tedavi ve sevk işlemlerine katılan ilgili diğer hekimlere ve yardımcı sağlık personeline kusur atfedilemeyeceği’nin belirtilmesi karşısında; sanığın eylemi ile netice arasında illiyet bağının kesin bir şekilde kurulamadığı, bu nedenle sanığın taksirle öldürme suçundan sorumlu tutulamayacağı ancak bahsedilen raporlar ve tüm dosya kapsamından sanığın ameliyat sonrasındaki süreçte gerekli takip ve kontrol muayenesini yapma konusundaki ihmali nedeniyle, eyleminin TCK’nın 257/2. maddesindeki ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 16.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.